Sürdürülebilir ahşap yapılar, emisyonları azaltmaya yardımcı olabilir

Hikaye 5.5.2020 13:00 EEST

UPM_BM2-19_p40-41_Young-couple-sitting-at-wooden-table_300dpi_CMYK.jpg

Ahşap, bilinçli bir şekilde üretildiğinde sürdürülebilir mimari için mükemmel bir malzemedir. Yakın zamanda yapılan ahşap binaların çoğu, gelecekteki yenilikler için çığır açan yapılardır.

Yaşadığımız ve çalıştığımız binalar hem pratik hem de estetik bir işleve sahiptir. Bize sadece barınak sağlamanın ötesinde, iyi görünüp iyi hissettirmeleri ve hem tasarımcılarının hem de sakinlerinin değerlerini temsil etmeleri gerekiyor. Konut, kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğu için binalar, yaşamlarımızda ve sürdürülebilir yaşama yönelik gelecekteki yaklaşımımızı şekillendirmede önemli bir rol oynar.

"Binalar iletişim kurmamıza yardım eden metaforlardır. İnsanlar eskiden 'Evim benim kalemdir' derdi ama bugünlerde onları tanımlamak için 'yuva', 'kontrol kulesi' ve 'akıllı bina' gibi yeni metaforlar kullanıyoruz." diyor Turku Üniversitesi Finland Futures Research Centre'dan Profesör Sirkka Heinonen. Heinonen şu anda Avrupa Birliği'nin araştırma ve yenilik ile ilgili Horizon Avrupa programının bir parçasını oluşturan bir projede iklim-zararsız ve akıllı şehirleri inceliyor.

Yapı endüstrisi büyük bir değişim baskısı ile karşı karşıya olduğundan yeni metaforlar gerçekten amacına uygundur. Şehirleşme ve nüfus artışı, yeni konut ve çalışma alanları için talep oluştursa da iklim değişikliği, emisyonları azaltmak için acil eylem gerektiriyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı'na (UNEP) göre, enerjiyle ilgili karbondioksit (CO2) emisyonlarının yaklaşık %40'ına yapı endüstrisi neden oluyor.

Sürdürülebilir şekilde işlenen ahşabın kullanımını artırmak, emisyon azaltma konusunda etkili bir çözümdür. Ağaçlar büyürken CO2 emer, yani ahşap binalar uzun süreli karbon depolama sağlar.

Heinonen, "Ahşap yapının, emisyonları azaltma gereğine uygunluğundan dolayı sürdürülebilir ekonomik büyüme için harika bir uzun vadeli planlama örneği olduğunu düşünüyorum," diyor.

2050'ye bakış

Gelecek bilimi, çeşitli seviyelerdeki toplumsal değişimi inceler. İklim değişikliği, şehirleşme, nüfus artışı ve yaşlanma gibi mega trendlere ek olarak yaşam, dijitalleşme, akıllı binalar, yeni topluluklar ve paylaşım ruhu gibi doğal akışla ortaya çıkan trendleri de incelemektedir.

Heinonen, en büyük zorluğun insanların yaşam tarzlarındaki değişiklikleri ve bunların inşaat üzerindeki etkilerini tahmin etmek olduğunu belirtiyor.

"Konut uygulamalarımız önemli ölçüde değişmiyor ama yaşam tarzları değişiyor. İnsanlar, konutlarda kullanılan malzemelere ve enerjiye daha fazla ilgi gösteriyor. Ahşap yapılar, ekolojik ayak izlerini azaltmaya çalışan insanlar arasında gelecekte büyük bir ivme kazanacak gibi görünüyor." diyerek tahminlerini dile getiriyor Heinonen.

Heinonen, şirketler de dahil olmak üzere herkesi, eylemlerini ve bunların sonuçlarını 20 ila 30 yıllık daha uzun bir süre içinde gözden geçirmeye teşvik ediyor.

"2050'ye kadar bakmalı ve mevcut inşaat uygulamaları ile endüstrinin malzeme ve enerji kullanımının, küresel zorluklara ne kadar iyi yanıt verdiğini düşünmelisiniz. Bu işte gerçek kazananların sürdürülebilirliği önceliklendiren ve bu ilkeye uygun mal ve hizmet üreten şirketler olduğuna inanıyorum." diyor.

Gelecek taş üzerine kazınmamıştır. Herkes seçimleri ve eylemleriyle fark yaratabilir. Akla yatkın ve olası gelecek senaryolarına bakmanın yanı sıra, herkes nasıl bir gelecek görmek istediğini de düşünmelidir.

"Ahşap yapıların net faydaları olsa da popülerlik kazanması için başarılı yapılara dair iyi örnekler göstermemiz gerekiyor. Bu da, alışıldık ahşap kulübelerin ötesine bakarak yenilikçi konseptleri ve geleceğe dönük estetiği örnek alan çok yönlü binalara odaklanmak anlamına gelir. Gelişimi destekleyen şey deneylerdir."

 

Metin: Janne Suokas